Çağkan Gedikbaş
Ben Çağkan Gedikbaş. 18 yaşındayım. Geçen sene Odtülüler Temel Lisesi eşit ağırlık
öğrencisiydim. Bu sene bir aksilik olmazsa üniversiteli olacağım. Bu yazıda bu seneki üniversite
sınavı serüvenimi anlatacağım. Senenin başında ailemle çok temel lise gezip Odtülülerde karar
kılmıştık. Disiplini ve hocalarının ilgi alakası önemli etkenlerdi. Odtülülerdeki sınav senemi yaz
kampıyla başlattım. Yaz kampında matematik ve geometri üzerine hızlandırılmış bir ders gördüm,
o zamana kadar çözmediğim soru sayısına birkaç haftada ulaştım. Evet ben 12.sınıfa kadar sadece
konu çalışıp soru çözmeyen tiplerdendim. Yaz kampını biraz verimli geçirerek okula başladım.
Geometrim epey kötü bir seviyedeydi, matematiğim de ortalamanın altındaydı. Sınıf belirleme
sınavıyla TM A1 sınıfına yerleştim. Ve ben en başta durumun ciddiyetini kavrayamamıştım. Soru
çözüyordum ama pek değil. Etüt alıyordum ama pek değil. Ama dersi hakkıyla dinliyordum. Bir
iki ay böyle geçti ve ben kendime “Çağkan n’oluyoruz?” diye sordum.
Ve işin ciddiyetinin biraz farkına varmaya başladım. Günlük paragraf sorularını çözmeye
başladım. Arada haylazlık yapmıyor değildim. Geometriye çok odaklandım, matematiğimin
üstüne gittim. Sosyal derslerine de çalıştım ama rahattım biraz bu konuda. Önceden getirdiğim
genel kültür birikimim bana fayda sağladı. Sonra zamanla işin ciddiyetini iyice fark ederek
düzenli etüt almaya başladım. Hangi dersten eksiksem ona yoğunlaştım. Her gün paragraf,
problemler çözdüm. Matematik ve geometrisiz tek günüm geçmedi. İkisinden toplam en az 150
soru çözüyordum günde. Ama bu sorular boşa gitmemeliydi, yapamadıklarımı hocalarıma
gösterip anlamaya uğraştım, anladım da. Artık gülümsüyordum ve kendime “Çağkan, olacak”
diyordum hep. Edebiyatdaki eser ezberlerini kodlayarak yaptım, şarkılarla. Türkçede asla soru
çözmeyi bırakmadım. Yazım yanlışı yapan arkadaşlarımı hep uyardım, pratik iyi gelir.
Arkadaşlarım sinirlense de sınavdan sonra bana teşekkür ettiler. Matematik ve Geometri sürekli
soruyla geçti. Çünkü bu iş böyle yapılmalıydı. Sosyal derslerine zevk alarak çalıştım. Sürekli
hocalarımla görüştüm, onlardan akıl aldım, şakalaştım.
Beni de sevdiler sağ olsunlar. Benimle çok ilgilen bir rehber öğretmenim vardı ki hakkını
ödeyemem. Zuhal Hocam ne zaman ümitsizliğe kapılsam yanımda oldu. İnsanın bu
zamanlarında birilerinin yanında olduğunu hissetmeye ihtiyacı var. Arkadaşlarımla asla
görüşmeyi kesmedim ama azalttım. Telefonumla uğraşmayı azamiye indirdim. Kendim
isteyerek çalıştım, derslerime öncelik verdim. Neden biliyor musunuz? Ben dört senedir
Freud’tan sonra gelen en değerli psikolog olmayı istiyorum. Benim çok net ve beni
motive eden bir hedefim var. Hedefsiz olsaydım bu azimle çalışmazdım. Net bir hedef
belirledim ve uğruna çalıştım. Çabaladım. Kapasitemin maksimumu değildi kesinlikle.
Ama ben %85’ini ortaya koyduğumu düşünüyorum. Böyle gelişen bir süreçte
öğretmenlerimin gayretiyle, benim çalışmamla ve ilgimle eşit ağırlıkta Türkiye 18.887.si,
sözelde Türkiye 1.542.si oldum. Daha iyisi olur muydu? Evet. Ama bu da beni tatmin
eden bir sonuç. Emeğimin karşılığını aldığımı düşünüyorum.